Bilinenin aksine “kot” bir pantolon modeli değil aslında bir markadır.
Tıpkı “sarı renkli gazlı içeceklere” Fanta, tam çözünen kahvelere Nescafe, kırtasiye tipi yapıştırıcılara Uhu dememiz gibi…
Şöyle ki; Arnavut asıllı Muhteşem Kot, 3 yaşındayken ailesi ile birlikte Edremit’e göç eder. Aile çok fakir olduğu için Muhteşem’i ortaokula kadar ancak okutur, ardından bir terzide çırak olarak işe sokarlar.
Terzilik: Paris Macerası
Gel zaman git zaman büyüyen o çocuk, çırak olarak girdiği terzinin yanında mesleğini de çok sever. Mesleğinde ilerlemeyi kafasına koymuş olacak ki cebindeki üç kuruş parayla Paris’in yolunu tutar. Paris’e gittikten sonra cebindeki parayla kısa bir süre geçinir. (Parasızlıktan sokaklarda yattığı dahi söylenmektedir.)
Sonunda Institut Ladeveze-Darroux adlı terzilik okuluna girmeyi başarır. Fransa’da eğitimini devam ettirdiği sırada işçi ve düşük gelirli vatandaşların giyebileceği dayanıklı ve ucuz bir ürün arayan Muhteşem Kot bu arayışın sonunda blucinle tanışır ve Türkiye’de blucin üretmeyi kafasına koyar.
Türkiye’ye Dönüş
Muhteşem Kot, 1940’lı yılların sonunda tahsilini tamamlayarak ülkesinin yolunu tutar. Türkiye’ye döndüğü gibi işe koyulur. Ama bakar ki blucinleri dikecek makine piyasada yok. Singer’e giderek siparişlerini verir. En önemlisi olan kumaş için ise Kazlıçeşme’deki tüm fabrikaları tek tek dolaşarak örnekler yaptırır. Bu şartlarda ilk blucini yapmayı başaran Muhteşem Kot, İstanbul’dan Ankara’ya kadar insanların alışveriş yaptığı tüm dükkanları tek tek dolaşır pazarlamasını bizzat yapar. Vefat ettiği yıl olan 1958’e kadar günlük 200 kot üretimine ulaşır.
Kot’un Markalaşması
1958 yılında Muhteşem Kot’un vefat etmesiyle birlikte şirketin başına oğlu Aytaç Kot, eşi ve dayısı geçer. 3 yaşında Türkiye’ye gelip tırnaklarıyla kazıyarak yarattığı şirketi ve Muhteşem Kot’un hayallerini ailesi devam ettirir.
1960’ların sonuna gelindiğinde Kot markası tescil edilir.
Kot markasının ürettiği blucinlerin sağlam olması, kolay temizlenmesi ve ütü istememesi nedeniyle işçi ve düşük gelirli vatandaş tarafından ısrarla aranan bir pantolon haline gelir. Kot markası sebebiyle de “kot pantolon” diye istenirdi.
Kot Markasının Düşüşü
“Turgut Özal döneminde yabancı markaların ülkeye girişiyle biz otomatik olarak 2. lige düştük. Kot markası havalarda dolaşıyor ama biz yerdeyiz.” diyor Muhteşem Kot’un oğlu Aytaç Kot.
Tüketiciler Levi’s pantolon isterken dahi Levi’s Kot diyorlardı. Marka, o dönem algıyı değiştirmek için ”Kot, kot değildir.” gibi kampanyalar yapsa dahi yeterince anlaşılamaz. Çabaları sonuç vermeyen Kot markası 1992 yılında üretimine son verir, Topkapı’daki fabrikasını ise başka bir markaya devreder.
Kot, kendi yarattığı markayı yeterince sahiplenememenin trajik bir sonucunu yaşar. Öyle ki hikayesi dahi çok az kişi tarafından bilinmektedir. Umarız bu ülkede Muhteşem Kot gibi girişimci ruhlar hiç bitmez…